Herkesin belli başlı zevkleri eğlenceleri vardır. Kimisi evinde sakince oturup kitap okumayı tercih eder, kimisi lunaparkta hız trenine binmekten hoşlanır. Ama bazı insanların adrenaline olan tutkuları çevresindeki insanlardan daha fazla olabilir.
Bu adrenalin tukusunu değerlendirmek için bugün sizlerle dünyadaki en korkunç 10 gezilecek yer listesine göz atacağız. Kim bilir belki içinizden bazılarının gezip gördüğü yerler vardır. Belki de yeni göreceğiniz ve nefesinizi kesecek yeni dünyalara yolculuk yapacağız. O zaman gezegenimizdeki tüyler ürpertici mekanları incelemeye başlayalım.
The Island of the Dolls, Meksika:
Bilim kurgu filmlerinden fırlamışçasına korkunç ve bir o kadar da gizemli Meksika’nın kırsalında bulunan bir adadan bahsedeceğiz. Bu adaya ilk girdiğimiz zaman etrafta sağa sola asılmış ağaçların üzerinde duran kolları bacakları kopuk ilginç tarzdaki oyuncak bebeklere rastlayacaksınız. Oyuncak bebekler her ne kadar sevimli ve tatlı dursa da hiçbirimiz o şekilde görmek istemeyiz.
Ada'nın tamamını kaplayan oyuncak bebeklerin hikayesi ise oldukça şaşırtıcı. Julian diye bir adam bahsi geçen adada tam 50 yıldan fazla süredir yalnız başına yaşıyormuş. Bir gün ada’nın kıyısında bir nesne fark etmiş. Yaklaştığımda o nesnenin küçük bir kız çocuğunun cansız bedeni olduğunu fark etmiş.
Adam cesedi bulduktan sonra ölen kız çocuğunun hayaleti adama musallat olmuş. Adamın korkulu rüyası haline gelen ve ada içerisinde peşini bırakmayan hayalet artık canına tak eder olmuş. Ve çareyi tüm adayı oyuncak bebeklerle donatmak da bulmuş. Bu yöntemi kız çocuğuna bir dostluk bildirisi olarak göstermiş. Julian bundan tam 20 sene önce yani 2001 yılında vefat etmiş.
Ama Julian’nın adasına gittiğiniz zaman ağaçlarda asılı duran oyuncak bebekleri hâlâ görebilirsiniz. Kim bilir belki kız çocuğun hayaleti de oralarda bir yerdedir.
Nagoro, Japonya:
Dünyadaki en korkunç yerler listemize devam ediyoruz. Sıradaki mekanımız Japonya’da bulunan Nagoro köyü. Bu köyde bizi oyuncak bebekler yerini aynen gerçek bir insan gibi görünen ve boyutları bir insanla eşdeğer olan tahtadan kuklalar görünüyor.
Bu tahtadan kuklalar neden yapılmış olabilir buraya gelen turistlerin merak ettiği sorunun yanıtını hemen söylüyoruz. Aslında bu kuklalar sadece anlattığımız köye özgü değil Japonya'nın genelinde rastlanan bir durumdur. Bu köyün hikayesi ise şöyle:
Köyde yaşayan insanlar gerek göç ederek gerekse vefat ederek köy nüfusunun azalmasına sebep olmuşlardır. Bu durumdan rahatsız olan köyün 70 yaşındaki bir kadın sakini bu duruma tahtadan normal insanlar ile birebir ebatta kuklalar yaparak çare bulmuştur.
Köye girdiğiniz andan itibaren her yerde okuldaki sıralarda, ibadethanelerin içerisinde, evlerin balkonlarında, köyün herhangi bir yerinde bu kuklalara rastlayabilirsiniz. Oldukça ilgi çeken bu kuklalara yapan yaşlı kadın kim bilir belki de can sıkıntısından yapmıştır. Ama asıl yapma sebebi köyden giden insanların yerini doldurmak olduğu biliniyor. Özellikle geceleri oldukça ürkünç görünen bu kuklaları Eğer ziyaret edecekseniz sabah ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz. Köyün güzel ve ürkünç kuklalarının hikayesi işte böyleydi.
The Hill of Crosses, Litvanya:
Bu seferki korkunç yerimiz Bir mezarlık. Aslında Bir mezarlık deyip geçmek çok doğru olmaz Türkçe adıyla Haçlar tepesi olarak bilinen bu mekanda oldukça garip bir hikaye ile karşılaşıyoruz. Litvanya kuzeyinde yer alan bu mezarlığa ilk olarak yıl 1831'de Rusların katletmiş olduğu vatandaşları için mezarlıkların arasına harçlar dikmeye başlayan halk bu işi gittikçe ilerletmiş.
Rusların her ne kadar sökmeye çalıştığı harçlar olsa da bölge halkı mezarlığı tamamen harçlarla döşemiş ben neredeyse adım atılacak yer kalmamış ve bu inatlaşma da Galip çıkan haçları diken bölge halkı olmuş. İlerki zamanlarda
1944 ve 1911 yılları arasında Sovyetler Birliği işgali sırasında kaybedilen vatandaşlar yine buraya gömülmüştür bölge halkı için o bölgenin önemli çok yüksektir. Bu mezarlıkta 100 binin üzerinde Hac dikildiği hesap edilmiş ve o kadar yoğun bir haç dikimi yaşanmış ki artık harçlar üst üste vaziyette duruyor. Gündüz gözüyle baktığınız zaman zaten ürkütücü görünen bu mezarlığa gece vaktinde uğramak istemezsiniz. Mezarlığa ziyarette bulunan papa John bu mekanı sevginin, barışın sembolü olarak göstermiş ve bir konuşma da yapmıştır.
Taylor Glacier, Antarktika:
Antarktika’nın derinliklerde bulunan bu mekan kanlı bir şelaleyi anımsatıyor. Ve ayrıca yaralı bir yüzey görünümü de oluşturuyor. Şelalenin altında bulunan bir demir yatağı var ve su bu Demir yatağına sürtündükçe ve yatağa aşındırdıkça kırmızı bir görüntü oluşuyor. Oldukça korkunç görünmen bu şelale bilimkurgu filmlerinden fırlamışa benziyor. Kan görünce bayılanların bu mekanı ziyaret etmesini doğru bulmuyoruz.
Beelitz-Heilstätten Hospital, Almanya:
En korkunç gezilecek yerler listemize devam ediyoruz. Sıradaki durağımız Almanya. Bu korku dolu mekan bir hastane. Sene 1900'lerde hizmet vermeye başlayan bu hastane şu anda korku filmlerinden fırlamış a benziyor. O zamanlarda Nazi askerlerini tedavi etmek için kullanılan hastane şu anda korku dolu bir mekan olarak görünüyor.
The Great Blue Hole, Belize:
Orta Amerika'nın Belize ülkesinin kıyılara uzaklığı 60 mile denk gelen derin bir çukuru inceliyoruz. Derinliği 125 metre eni ise 305 metre olan bu çukura birçok ziyaretçi akını ediyor. Tüplü dalış sporlarının yapıldığı bu çukur oldukça ürkütücü.
Bran Castle, Romanya:
Yüksek ve uzun surlarıyla çok uzaklardan görünen bu Kale Romanya’da bulunuyor. Eğer bir korku filmi çekeceksiniz mükemmel bir mekan olan bu Kale çok da korkutucu. Eski zamanlarda Kazıklı voyvodanın mekanı olarak da biliniyor.
Snake Island, Brezilya:
Brezilya'da bulunan bu Ada yılanların istilası altında. Habitat olarak yüksek çoğunluğunun yılanların bulunduğu bu Ada ziyaret etmek istemeyeceğiniz bir mekan. En korkunç 10 yer arasına giren bu adaya devlet tarafından ziyaret yasaklanmış durumda.
Christ of the Abyss, İtalya:
İtalya'da bulunan ve korkunç bir mekan olan denizin 15 metre altındaki bu heykel İtalyan bir sanatçı tarafından yapılmış. Tüp ile denizin altına dalış yapanların ziyaret ettiği bu mekan hazreti İsa heykelinin denizden gökyüzüne uzanmasını tasvir ediyor.
Pripyat, Ukrayna:
1970 yılında Ukrayna'da kurulan bu şehir Çernobil felaketi yüzünden artık kullanılmıyor. Şehrin sokaklarında gezerken hayalet bir şehirde geziyor izlenimini iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Eskiden insanların aileleriyle dolaştığı sokaklar şimdi doğanın kaderine terk edilmiş durumda. Uzmanlar şehirdeki radyasyon seviyesinin minimum 1000 sene sonra normal bir düzeyine geleceğini söylüyor.
Dünyadaki en korkunç 10 yer listemiz böyleydi kim bilir belki bu mekanlardan birine günün birinde siz de uğrarsınız.
Kategoriler: Seyahat İpuçları